Masallarda bütün prensesler güzeldir. Ayrıca hepsinin ipek gibi uzun sarı saçları vardır. Bütün prensler yakışıklıdır. Cadılar hep çirkin kadınlardan olur. Fakirler eğer hazine falan bulamazlarsa hep fakir kalırlar. Üvey anneler hep kötü kişilerdir. Ve en önemli nokta kötüler her yaptıklarının cezasını çekerler, iyiler sonuçta mutlu olurlar. Kerevete çıkarlar ve muratlarına ererler. Bu söylemlere dayanarak çocuklara gerçek dünya nasıl anlatılabilir ki? Yani çocukların eğitiminde masallar aslında faydalı mı? Bu konuda görüş bildiren çocuk psikologları değişik konuşuyorlar.
Masalın kendi içinde bir rituel olduğunu, kendi mantığı içinde anlatılması gerektiğini, hatta anlatırken çocuklarla göz teması kurulursa çok daha iyi sonuç vereceğini söylüyorlar. Bir varmış bir yokmuş ile başlayarak zaten gerçek hayattan ayrıldığını, masallarla gerçek hayatın farklı olduğunun basitçe çocuğa fark ettirilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Bunun yanında hayal dünyasını geliştirmek açısından masallar şiddete dayalı oyunlardan ve çizgi filmlerden çok daha faydalılar. Gerçek hayatta iyilerin daima kazanamayacağı gerçeğinin ise yavaş yavaş, araya yedirilerek çocuğa anlatılması yapılacak en doğru şey. Sapsarı saçları olmasa bile kendisinin de güzel olduğunu ona anlatmak şüphesiz anne babalara düşüyor. Yani anne babalara çocuk yetiştirme konusunda her zaman olduğu gibi “sabreden derviş” masalı düşüyor.