Televizyon dizisi Aşk-ı Memnu olmasaydı bugün yazarı olan Halid Ziya Uşaklıgil belki de hiç hatırlanmayacaktı. Servet-i Fünun yazarı olarak ders kitaplarında geçen bir satır olarak kalabilirdi. Televizyonun, özellikle sinemanın böyle düzel yönleri var. Az bilinen hayatları ortaya çıkarıp tanınır hale getirebiliyor. Fransız filmi “Bir Kadın: Camille” olmasaydı dahi heykeltıraş Camile Claudel’in hikayesi belki hiç bu kadar ilgi görmeyecekti.

Kadın Sanatçıların Kaderi

Gencecik bir kızken geçirdiği korkunç kaza sonucu hayatı boyunca korkunç acılar çeken ünlü ressam Frida Kahlo gibi Camile Claudel de acı dolu yaşadı. 1864 yılında başlayan hayatı ünlü Fransız heykeltıraş Rodin ile tanışınca altüst oldu. En az onun kadar yetenekli olan Camile onun hem modeli hem en büyük rakibi hem de sevgililerinden biri oldu. Ünlü Düşünen Adam heykelini yapan Rodin’in Camile Claudel’in fikirlerini çaldığı bile söylenir. İkilinin beraber çalıştığı Cehennem Kapıları adlı eser ayrı bir şahaserdir.

Sıradışı Bir Dahi Ama Şanssız

Sıradışı Bir Dahi Ama Şanssız

Ama Rodin’in hayatında kadınlar gelip geçiciydiler. 53 yıl beraber olduğu kadınla onun ölümünden 15 gün önce evlendi. Camille ise geçirdiği bunalımlar sonucu akıl hastanesine kapatıldı. Ailesi onunla ilgilenmek istemedi ve 30 yıl boyunca orada kaldı. 1943 yılında öldüğü zaman bütün çalışmalarını yok etmişti. Delilik ile dahilik arasında gidip gelen bilinci kadın olmanın getirdiği duygusallıklar da eklenince daha fazla dayanamamıştı.

Yoruma Kapalı.